23 Şubat 2010 Salı

Eric Bobo of Cypress Hill - Bobo meets Rhettmatic Mixtape


Cypress Hill'in veteran perküsyonist elemanı Eric Bobo ile Dj Rhettmatic ortaklaşa bedava bir mixtape yayınladılar. Dj Rhettmatic'i de Beat Junkies isimli Dj grubundan tanıyoruz. Deneysel bir çalışma olmuş. Enstrümental mixtape diyelim kısaca. Eric Bobo o kadar komple bir müzisyen ki, kapı gıcırdatsa müzik diye o bile dinlenir. Dj Rhettmatic ile ilgili çok şey biliyorum dersem yalan olur. Evde başka şeylerle uğraşırken koyverin gitsin playlist'e. Link hemen altta.

Eric Bobo of Cypress Hill - Bobo meets Rhettmatic Mixtape

21 Şubat 2010 Pazar

Ukiç, insan mısın ?



Dün oynayıp kazandığımız Efes Pilsen maçında Roko Ukiç basketbol oyunculuğunun yanında imamlık da yaptığını ispatladı. Kerem Tunçeri'ye yer yüzünde Ukiç'den daha iyi namaz kıldırabilecek bir imam tanımıyorum şu pozisyondan sonra.

17 Şubat 2010 Çarşamba

Saints Şampiyon !!!


İki post altta, Superbowl 2010'dan bahsetmişiz henüz oynanmadan. Maç sonu değerlendirmemizide yapalım da tam olsun. Maçı Digiturk üzerinden Fox Sports'da izledik. Fox Sports, oyun her durduğunda saçma sapan PGA Tour ve kriket programları reklamları girse de Superbowl'u bulduk reklamsızını aramayalım dedik ve izlemeye devam ettik. İlk yarıda her şey gayet normaldi. Manning, Indianapolis Colts adına inanılmaz domine etti oyunu. İlk 2 drive'ından touchdown çıkarmayı başardı Colts ve maça 10-0'lık seriyle başladılar. Bu arada Saintsli oyuncuların hem hücumda hem savunmada yaptığı basit hatalar Superbowl cemaatinde ''Gecenin 4'ünde bu maç için mi uykumuzdan olduk ?'' tarzında yaklaşımlara yol açtı. Payton Manning komutasındaki Colts, 96 yardlık touchdown yaparak 24 yıllık Superbowl rekorunu da kırınca, ben de dahil herkes Colts'un bu işi çok rahat bitireceğini düşünüyordu ilk yarı sonunda. İkinci yarının hemen başında Saints koçu Sean Payton dumur ötesi bir kararla oneside kick yaptırdı Saints'e. Ama hemen ardından yine rahat bir touchdown buldu Colts. Ne olduysa bu touchdown'dan sonra oldu ve New Orleans Saintslilerin içine azizler girerken, Coltslu oyuncular (özellikle o ana kadar çılgın atan quarterback Manning) nal toplamaya başladılar. Superbowl tarihinin en efsane geri dönüşlerinden birisini izlememizi sağladı Saints. Manning'in hatasıyla öyle bir interception ve hemen arkasından touchdown yaptılar ki Colts'a 2 hücum yapabilecek vakit bile kalmadı. Kaşla göz arasında 17-30 öne fırladı Saints. Colts da oyunu bıraktı son touchdownla ve inanılmaz bir 2. yarı performansı ve geri dönüşle 2010'un Superbowl şampiyonu New Orleans Saints oldu. Çok destansı bir sezonun ardından ilk yarı sonunda herkes umudunu kesmişken böyle bir geri dönüşle tarihlerinde ilk kez gelen şampiyonluk tam bir Rocky Balboa hikayesi gibiydi. İndianapolis Colts ilk periodu 10-0 önde kapatmıştı yukarıda yazdığımız gibi ve geri kalan son 3 periodun skoru New Orleans Saints lehine 7-31. Gerçekten inanılmaz. Devre arasında Saints koçu Sean Payton'ın nasıl bir konuşma yaptığını çok merak ediyorum. New Orleans halkının Katrina felaketinde yaşadıklarından girip, Saints'in kırık dökük stadyumundan çıktı heralde. Saintsli oyuncuların 2. yarıda ormanda 10 kaplan gücünde olmalarını başka türlü açıklamak zor. Tabii Colts savunmasının 2. yarıdaki berbat savunmasını da unutmamak gerek. Drew Brees'in normal sezonda bu kadar rahat paslar atabildiğini sanmıyorum, o derece berbattı 2. yarıdaki Colts savunması. Neredeyse tüm receiverları bomboştu Saints'in 2. yarıda. Sonuç olarak ilk yarıda sıkıntıdan patlıyorken, ikinci yarıda efsane bir geri dönüş izledik. Güzeldi, hoştu. İyi ki uykusuz kalmışız. Bu seneki Superbowl reklamlarından bir kaç tanesi çok fena kırdı geçirdi. Hazır Lost'un yeni sezonu da başlamışken alttaki komik ötesi reklamla bitirelim.

15 Şubat 2010 Pazartesi

Eski Kurt Şehre İndi

Bir haftadır bir şeyler yazamamışım bloga. Dışarıda yaşanılması gereken koskoca bir hayat olunca böyle kısa aralar da kaçınılmaz oluyor sonuçta. Neyse... Bir arkadaşım, Ekşi Sözlük'te ''takip edilesi bloglar'' başlığında görmüş bu blogu. mch nickli birisi paylaşmış. Kendisini tanımıyorum ama teşekkür ederim, burayı bir tek benim okumadığımı bilmek güzel. Dönelim kendi olayımıza. Şu son 1 haftanın en önemli gelişmesi All Star haftasından önce oynadığımız son 6 maçın 4'ünü kazanmış olmamız. 4 galibiyetimizin de üstüste geldiğini düşünürsek bizim için önemli bir haftaydı. Sezonun, kendi adımıza, en iyi haftasını geçirdik yani. Önce Clippers'ı yendik, hemen arkasından sırasıyla New York, Dallas ve Memphis galibiyetleri geldi ve bize de ekran başında orgazm olmak düştü. Olsun o kadar, alışkın değiliz bu sene böyle serilere. Sadece bu sene mi ? O başka bir maceranın konusu. NBA'de takımınız ne kadar gençse hiç beklenmeyen maçlarda delirip, bizim geçen hafta yaptığımız gibi, çılgın atabileceğiniz maç sayısı o kadar fazla demektir ve bu potansiyel bizde fazlasıyla var. Üstüste aldığımız 4 galibiyetten önce oynadığımız 10 maçta yalnızca 1 galibiyet aldığımızı düşünürsek ne demek istediğim daha iyi anlaşılacaktır. Peki ne yaptık da arka arkaya 2 galibiyet göremeyen takım bir haftada çılgın attı ? En büyük eksikliğimiz olan son periodu oynayamama sıkıntısını atlattık her şeyden önce. Al Jefferson tam bir winner gibi oynadı son periodlarda ve anında takım da kazanma alışkanlığı olan bir görünüme büründü. Sakatlıktan tamamen kurtulmuş bir Big Al ile beraber takımın neler yapabilecek potansiyeli olduğunu görebilmek de çok sevindirici oldu. Bu sezon bir daha böyle bir seri yakalayabilme konusunda çok kötümser değilim açıkçası ama All Star haftasından sonraki hafta çok önemli bu takım için. 16-23 Şubat arası 5 maç oynayacağız. Bu haftaya birkaç galibiyet sıkıştırdığımızı görürsek bazı şeylerin yoluna girmeye başladığıyla ilgili daha kesin şeyler söyleyebiliriz. Memphis maçından sonra Jefferson'ın kendisini ilk defa eski Jefferson gibi hissettiğini açıklaması da çok güzel haber. Bu takımın en büyük eksikliği olan, son period stressini kaldırabilecek winner oyuncu eksikliğini atlatmak üzere miyiz acaba? Dediğim gibi All Star'dan sonraki hafta bu soruya daha kesin cevap verebileceğiz. Big Al'ın bahsettiğim maçlardaki son period performansları da altta.

Jefferson's 4th Quarter Success


Date Opponent Time FG-A Reb Pts

Jan. 29 Clippers 10:17 4-5  7      12

Jan. 31 New York 6:48 5-5 0      12

Feb. 5 @ Dallas 6:31 1-3 1           2

Feb. 6 Memphis 12:00 8-8 1        16

4-Game Totals 35:36 18-21 9      42

        

7 Şubat 2010 Pazar

Superbowl 2010


Indiana Colts ile New Orleans Saints bu gece saat 1'de 44. Superbowl maçında NFL şampiyonluğuna ulaşmak için sahaya çıkacaklar. Karşılaşma Miami'de oynanacak. Sporbowl'un en büyük özelliği dünyanın en çok rayting alan spor organizasyonu olması. Şöyle ki, Dünya Kupası'ndan daha çok insan izliyor Superbowl'u televizyon başında. Bu dev organizasyonla ilgili başka bir özellik de; Amerika'da seçimlerde sandığa giden insan sayısının Superbowl'u izleyenlerden çok daha az sayıda olması. Türkiye'de Digiturk üzerinden Foxsports ve Spormax'den izleyebileceğiz maçı. Gelelim bu geceki maça, Indiana Colts takımı daha önce 1970 ve 2006 olmak üzere iki kere Superbowl maçı oynama hak kazanırken her ikisinde de kupayı müzesine götürmüştü. New Orleans Saints ise ilk defa Superbowl oynamaya hak kazandı bu sene. Buraya kadar gelmeleri bile büyük sürpriz olarak görülüyor. Indiana Colts gerek tecrübesi gerek sakat oyuncularının rakibine göre daha az sayıda olması sebebiyle bu gecenin kesin favorisi. Ama Saints'in kaybedecek bir şeyi yok şu saatten sonra ve kaybedecek bir şeyi olmayan takımdan her türlü sporda her türlü sonucu beklemek gerekir. Son iki senenin Superbowl'u inanılmaz keyifliydi umarım bu gece de öyle bir maç izleriz. Bahis oynamış olsam Indiana'yı seçerdim ama ''zayıfın yanında olma'' psikolojisiyle kalbim New Orleans'tan yana. İzleyip görelim.    

4 Şubat 2010 Perşembe

Definitive Jux


Abstract rap denildiği zaman akla gelen ilk label'lardan Definitive Jux'un iflas ettiğiyle ilgili bir şeyler duydum geçen gün. Baya üzüldüm, çünkü 2000 yılından beri piyasaya inanılmaz albümler kazandıran bir şirketin batması da bir devrin kapanması anlamına gelir nereden baksak. Aesop Rock, Cage, El P, Dizzie Rascal, Mr. Lif, Murs gibi isimlerin onlarca albümüne imza atan şirket Definitive Jux kapanırsa kaybeden indie rap olacaktı yani. Allah'tan iflas falan gibi bir durum söz konusu değilmiş. Ama durumlar biraz karışık. Şöyle ki şirketin sahibi El P yaptığı açıklamada Def Jux'un baya köklü değişikliklere gideceğini, bu süreç içinde internetten hala her türlü ürün satışı yapılacağını (müzik, giyim vs..) ama en azından bir kaç ay şirketten yeni haberler beklenmemesi gerektiğini yazmış. Biraz ara vermenin Def Jux'daki herkes için daha iyi olacağından falan bahsetmiş. Yazının sonlarına doğru da Def Jux'ta çalıştığı isimlere teşekkür edip yazıyı baya veda hutbesine dönüştürmüş. ''Resmi olarak kapanmasak da, bundan sonra Definitive Jux'tan eski albümleri beklemeyin.'' diye bir sonuç çıkabilir altta linkini verdiğim yarı veda yazısından. Aesop Rock veya Dizzie Rascal'ı çok sevdiğimi söylersem yalan olur ama özellikle Cage ve El-P'nin müziklerinin çok önemli bir yeri vardır bir dinleyici olarak bende. Mr. Lif ve Murs zaten Def Jux'tan ayrıldıklarını açıklamışlardı baya önceden. Company Flow gibi efsane bir grubu çıkartan bir şirket Definitive Jux, sadece onun hatrına bile sevilesi bir oluşum kısacası. Bir kaç ay sonra resmi kapanma haberi mi gelecek yoksa gerçekten geri dönecekler mi kimse bilmiyor şu anda. Kendilerinin de bildiğini sanmıyorum açıkçası. Bekleyip görelim. Alttaki linkte El-P'nin bahsettiğim yazısı ve  bir EL-P parçası var.

EL P'nin Yarı Veda Hutbesi