16 Aralık 2009 Çarşamba

Sorunlar...Sorunlar...Sorunlar



Fenerbahçe'nin bugünkü Cibona Zagreb mağlubiyetinden sonra artık bütün sorunlar fena halde gün yüzüne çıktı. Cibona neresinden tutarsanız tutun Euroleague'in en zayıf takımı. Neredeyse tüm istatistikler bunu söylüyor. Hücum deseniz ligin en kötü iç saha isabet yüzdesine sahip takımı. Hadi savunma diyelim, bu sefer de rakibine en çok sayı şansı tanıyan takım Cibona. Ve en önemli oyuncularından biri olan Graves de bizim maçtan önce kadro dışı bırakılmış. Çıkıpta bizdeki sakatları bahane edebileceğimiz bir mağlubiyet de değil bu. Ömer Aşık yoksa Türk milli takımının diğer 2 pivotu da bizde. Kimse çıkıpta ''Lynn Greer yoktu, bu maçı o yüzden kaybettik.'' gibi bir şey de söyleyemez heralde, çok komik bir iddia olur çünkü. Bu takımın çöküşü geçen haftaki Asvel maçından sonra kameraların da kaydettiği Tarence Kinsey - Bogdan Tanjevic diyaloğunda gizli aslında;
Tanjevic: Gördün mü? Bana senin yüzünden ''go home'' diye bağırıyorlar.
Kinsey: Fena bir fikir değil aslında.
Tanjevic: Düzgün oyna da bağırmasınlar.
Kinsey: Düzgün oynatması gereken sensin ama bunu yapamıyorsun.

Dönelim Cibona mağlubiyetine.  Cibona deplasmanı, o yıllardır alıştığımız ateşli taraftarların doldurduğu salon da değil artık. Salonun belki de 5'te 1'i doluydu. En ufak bir taraftar baskısı bile yoktu yani. Bu yenilgiyi daha da dramatik yapan daha ilk yarıda 18 sayı öne geçtiğimiz bir maçta Cibona gibi sınırlı bir takıma geri dönüş şansı vermemiz. Maça gayet umutsuz ve bitik başlayan Cibona baktı ki biz onlardan da beteriz, takıma inanılmaz bir cesaret geldi ve bu kendine güven 2. periodun ortalarından maç sonuna kadar sürdü. Cibona'ya bu güveni takımda 1 numara olmayınca otomatikman gelen bizim saçma sapan hücum setlerimiz verdi. Bunu burda yazmak bile çok komik ama Tarence Kinsey ile yarı sahayı geçmeye kalkarsan topu kaybedersin. Bir Euroleague takımı düşünün ki 38 yaşındaki bir guarda bel bağlamış. Kesinlikle Mrsic'e kızmıyorum, o zaten yaptıklarıyla Fenerbahçe'nin efsaneleri arasında yerini aldı ama bu yaşında dünyanın üst düzey liglerinden birinde ona bu kadar sorumluluk yükleyenlere kızmamak elde değil. İlk periodda en iyi oyuncumuz Serhat Çetin ama hop birden kenara geliyor ve maçın sonuna kadar da ismini duyamıyoruz. Basketbol ile az çok ilgilenen 10 kişiye ''Tanjevic'in en önemli özelliği nedir?'' diye sorsanız herhalde en az 8 kişi, kenarda Tanjevic'in bağırıp çağırmalarına bakarak ''Disiplin'' falan der ama Fenerbahçe'de disiplinden eser yok. Son perioddayız takım 2 sayıyla geride, 2 kere hücum reboundu yapıyoruz ama daha hücum süresinin bitimine 21 saniye, evet yanlış okumadınız, 21 saniye kala iki kere üçlük gönderiyoruz. Hücumda böylesine seçimler yapabilen bir takımda en son bahsedilmesi gereken şey disiplindir. Çünkü ortada disiplin falan yoktur. Geçen sene futbol takımında Aragones ile öğrenmiştik surat asarak, bağırıp çağırarak disiplinin sağlanamayacağını. Bu sefer de aynı şeyi basketbolda yaşamak büyük acı veriyor gerçekten. Hazır 2010 Dünya Şampiyonası da yaklaşıyorken en hayırlısı Tanjevic'in takımı bırakıp tamamen milli takıma konsantre olması gibi görünüyor ama Tanjevic'e bakıyorum hala maçtan sonra demecine ''İyi bir maç oldu.'' diyerek başlıyor. Gerçekten birileri Fenerbahçe taraftarıyla çok fena dalga geçiyor. Şu saatten sonra Aydın Örs'ten falan çoktan umudumu kestim ama Oktay Mahmuti gibi bir coach boştayken bu sonuçlardan sonra hala Tanjevic ile yola devam etmek de yönetimin basketbol şubesini ne kadar umursadığını(!?) gösteriyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder