26 Kasım 2009 Perşembe

Son Cevap


"NBA'den emekliliğimi açıklıyorum. hayatım boyunca basketboldan ancak takımıma alıştığım şekilde yardım edemeyeceğim zaman emekli olacağımı düşünürdüm. Ancak durum böyle olmadı.

hala basketbolu çok seviyorum, oynama isteğim var ve çok iyi de oynayabilirim. en üst seviyede oynayabileceğimden eminim.
Emekliliğim sayesinde eşim ve çocuklarımla daha çok vakit geçirme şansım olacak. Bu parkede kazandığım her şeyden daha da büyük bir ödül. hep bugün için dua etmiştim ve bu anı hayatımın en büyük hediyesi olarak görüyorum.
Reebok çalışanlarına iniş çıkışlara dolu kariyerimin her döneminde beni destekledikleri için çok teşekkür ediyorum. nba’de 13 harika sezon geçirdim ve buna minnettarım.
Dünyanın her yerindeki taraftarlarıma, tüm kariyerim boyunca benimle oldukları için teşekkür ediyorum. Siz olmasaydınız ben de olmazdım. bana verdiğiniz desteği kalbimin derinliklerinde hissettiğimi bilmeniz gerekiyor. teşekkür ederim.
Michael Jordan, Magic Johnson, Isiah homas, Charles Barkley ve Larry Bird... sizler bana vizyon ve sonsuza dek kalbimde yer alacak basketbol sevgisini kazandırdınız.
Her gün basketbol oynamam için beni cesaretlendiren ve bana ilham veren annem, tüm ailem ve en başından bu yana yanımda olan arkadaşlarım. teşekkür ederim.
Lisedeki antrenörüm Michael Bailey, Georgetown üniversitesi’ndeki antrenörüm John Thompson, Larry Brown ve diğer antrenörlerim, takım arkadaşlarım, yöneticilerim, patronlarım ve kariyerimin bir parçası olan tüm çalışanlar. sizlere de teşekkür ederim.
Memphis halkına da özel olarak teşekkür etmek istiyorum. Grizzlies’teyken iç sahada hiç maç yapamadım, ancak muhteşem takım sahibiniz Michael Heisley’nin bana verdiği fırsatı ve şehrin desteğini unutmam mümkün değil. Memphis Grizzlies organizasyonuna başarılar diliyorum.
ve son olarak philadelphia şehri... Sixers formasıyla harika anılarım var. tüm Philly taraftarları, sizlere teşekkür ediyorum. sesiniz kulağımda bir müzik gibi yankılanacak...
Tanrı hepinizi korusun...'' dedi ve gitti Allen Iverson.

Yeteneği çok büyük ama egosu daha da büyük olunca erken emeklilik kaçınılmaz oldu. Keşke ''hala oynamak istiyorum ama şartlar bunu gerektirdi'' lafını duymasaydım. Üzüldüm lan....







23 Kasım 2009 Pazartesi

Legends Vol.1: Gang Starr

Guru ve Dj Premier > Batman ve Robin... Geçenlerde Guru'nun bir röportajını izledim, Gang Starr'ın dağıldığından bahsediyordu, başka bir röportajda da Premo çok uzun bir ara verdik falan diyordu. Hangisi doğru bilmiyorum ama bu herifler New York'u rap müziğin Mekke'si yapan adamlar ve en önemlisi de bu galiba. Dj Premier'in funky jazzy New York beatlerinin üzerine afedersiniz eşşek ossursa herkes dinler zaten ama bir de Guru gibi bir dahiyle olunca aynı Gang Starr  gibi efsane olursunuz. Dj Premier hem mainstream  hem de underground isimlere prodüktörlük yapmaya devam ediyor. Guru ise Jazzmatazz diye bir proje oluşturdu ve 5 kişilik grubuyla jazz rap yapıyor. Guru'nun rapinin üzerine Jazz ezgileri... İnanılmaz leziz albümler çıkardı ve hala da bu grupla yola devam ediyor. Araştırmak isteyenler için albümlerin adı Guru's Jazzmatazz diye geçer piyasada. Mass Appeal'i seçmemim sebebi de tipik Gang Starr soundunu ve Premo tarzını en iyi yansıtan parça oluşudur. Bir başka şiddetle tavsiye için bkz: Skillz   

22 Kasım 2009 Pazar

Öyle Olaya Böyle Ceza



   Şu malum Cemal Nalga olayıyla ilgili cezalar da açıklanmışken kısa bir yorum yapmadan geçmeyeyim o zaman. Bakalım neymiş bu cezalar önce ona bakalım;

   1- Gs Cafe Crown takımı Teknosa Türkiye Kupası'ndan ihraç edildi.
   2-Gs Cafe Crown yöneticisi Yiğit Şardan'a 6 ay hak mahrumiyeti ve 10 bin TL para cezası verildi.

   3-Gs Cafe Crown Menajeri Mert Uyguç'a 2 yıl hak mahrumiyeti ve 10 bin TL para cezası verildi.
   4-Gs Cafe Crown Antrenörü Okan Çevik'e 3 yıl hak mahrumiyeti ve 10 bin TL para cezası verildi.
   5-Gs Cafe Crown yardımcı antrenörü Cengiz Karadağ'a 1 yıl hak mahrumiyeti ve 5 bin TL para cezası verildi.
   6-Gs Cafe Crown'un eski teknik danışmanı Koray Mincinozlu'ye 2 yıl hak mahrumiyeti ve 5 bin TL para cezası verildi.
   7-Oyuncu Cemal Nalga'ya ise 2 yıl hak mahrumiyeti ve 10 bin TL para cezası verildi.
   8-Oyuncu Tufan Ersöz'e 4 ay hak mahrumiyeti ve 5 bin TL para cezası verildi. Cezası 1 yıldan 4 aya indirildi.

FENERBAHÇE MAÇINDAKİ OLAYLAR NEDENİYLE:

-Gs Cafe Crown'a Fenerbahçe maçındaki olaylar nedeniyle 4 maç seyircisiz 40 bin TL para cezası verilirken,
-Fenerbahçeli Tarance Kinsey'e de Gs Cafe Crown maçlarındaki olaylar nedeniyle 2 maç men, 3 bin TL ceza verildi.
-Öte yandan Gs Cafe Crown, yenildiği Efes maçından 1 puan aldığı için, bu kararlardan sonra lige -4 puanla devam edecek.
-Gs Cafe Crown aynı zamanda kupadan da ihraç edildi.

Evet ilk etapta bu cezaları okuyan Cafe Crownlu arkadaşlar ligden ihraç edilmedikleri için sevinme gafletinde falan bulunabilirler ama verilen cezaları biraz incelersek bu kararların küme düşürülmekten de beter olduğu çok açık. Şöyle ki  Gs Cafe Crown şu andan itibaren ligde -4 puanda son sıraya düştü. Gs Cafe Crown kalan 24 maçın 20'sini kazansa bile 39 puan oluyor (ki şu saatten sonra 24 maçtan 20 galibiyet çıkarmak imkansızın da ötesinde olmasına rağmen durumun vehametini göstermek açısından bu kadar iyimser bir galibiyet sayısı verelim hadi.) Son sezonlarda ligi sondan üç içinde bitiren takımların puanları 40, 40, 33; 39,38,38; 39,39,33; 39,37,30 şeklinde. Yani Gs Cafe Crown birden ve kesin şekilde değil de bariz işkence edilerek ligden ihraç edilmiştir. Bu kararla Gs Cafe Crown ligin 2. yarısında muhtemelen ligden düşmesi kesinleşmiş ve sefil bir şekilde Abdi İpekçi'de 20.000 Fenerbahçe taraftarının önüne de çıkacaktır. Cemal Nalga'ya da verilen 2 yıllık cezanın ardından kendisine en yakın zamanda yeni bir meslek bulması gerektiğini üzülerek belirtelim. Zaten yıllardır vasata yaklaştığı maçların sayısı bile 5'i geçmeyen bir oyuncu olan Cemal Nalga'nın 2 sene basketboldan uzak kaldıktan sonra kendisine takım bulması imkansız olacaktır.  Bu son yılların en büyük sahtekarlığında belki de en suçsuz isim olan Tufan Ersöz'ün de 4 sadece 4 ay gibi bir ceza alması sevindirici. Şimdi diyebilirsiniz ki; ''Madem ligden düşmesi neredeyse kesinleşti, Gs Cafe Crown ligden çekilsin, kimse işkence çekmesin.'' Ben de hemen araya girerim derim ki; ''O zaman bu cezaların kat be kat fazlası verilir. Ortada Gs basketbol şubesi diye bir şey kalmaz.'' Gerçi en son Fenerbahçe maçında taraftarlarının çıkardıkları olaylardan sonra,''Fena mı olur?'' diyesi geliyor insanın da hadi neyse şimdi. Bundan sonra büyük ihtimal yabancı oyuncularda da problem çıkacaktır. Bırakıp gitmek isteyenler de olabilir, zaten seneye 2. ligde olucaklar, başlarında hazır genç takımın couchu varken benim Gs Cafe Crown'a tavsiyem bundan sonra maçlara da genç takımla çıksınlar. Üsttekiler çocuk kandırır gibi Türkiye'yi kandırmaya çalışıyorlar zaten, bakalım gençleri yetenekli mi yoksa onlar da abileri gibi basketbol yerine sahtekarlığın ve üç kağıtçılığın peşinden mi koşuyorlar ?

17 Kasım 2009 Salı

Sulukuleli Artest


Kasımpaşa veya Sulukule'de tuttukları takımların amblemlerini kafalarına kazıtan yurdum gençleri yalnız değilsiniz artık. Los Angeles'tan Ron Artest de fahri hemşehriniz oldu yaptığı şu hareketle.

13 Kasım 2009 Cuma

OHANNESBURGER KING SIZE



Uzun yıllardır bu ligi izliyoruz tamam ama, Anderson Varejao'nun bu videodaki çilesine uzaktan yakından yaklaşabilen bir oyuncu hatırlamıyorum. Geçen gece oynanan Miami-Cavs maçında Dwane Wade'in, Varejao 'ya yaptığı ayıp, günah tamam ama bir o kadar da inanılmaz...

12 Kasım 2009 Perşembe

Mike Brown sucks !!!


Mike Brown'ın neden berbat bir coach olduğunu anlatmak için beni paragraflarca yazı yazmaktan kurtaran Dmitry ve Vladimir Sharkov'a teşekkürler...Karikatüre tıklamayı unutmayın...

11 Kasım 2009 Çarşamba

Güncel Logolar



NBA takımlarının güncel logo çalışmaları komik olmuş gerçekten...Üzerine tıklayın büyüsün efendim....

8 Kasım 2009 Pazar

Elde Var 2 Yenilgi Daha


Bu yazıyı bir kaç gün önce yazmam gerekiyordu farkındayım ama dışarıda yaşanması gereken koskoca bir hayat var ve bu yazıda olduğu gibi bazı günler 2-3 maçı aynı yazıda değerlendirmek zorunda kalabiliyorum... gibi yarı resmi yarı laubali bir giriş yaptıktan sonra üstüste 5. mağlubiyetimizi aldığımızı bildirmekten, başlıktan da anlaşıldığı üzere büyük üzüntü duyuyorum sevgili okurlar. İlki Celtics mağlubiyeti sizlerin de bildiği gibi, diğeri de Bucks...Yalan söylemeye gerek yok, ben Bucks maçından galibiyet bekliyordum aslında ama başabaş geçen bir Celtics maçından sonra değil. Celtics maçını 92-90 verdik ve tüm takım ciddi bir efor harcadı büyük bir sürprize imza atmak için, çok da yaklaştık ama olmadı. Şimdi neden olmadığına sorgulayalım biraz bence... En önemli etken maçın son 4.30 dakikasında sadece 1 (yazıyla:bir) basket bulmamız oldu. Yenilmemize sebep olan 2. en büyük etmen de tartışmasız 17 top kaybımızdı. 3. periodda Rajon Rondo şov yaptı resmen ve 18 sayısının 14'ünü bu periodda attı. KG maçın genelinde aman aman oynamadı ama son dakikalarda öyle öldürücü paslar attı ki, maçın rakibimiz adına görünmez kahramanlarındandı.
Pecherov'un career high yapıp 24 sayı atması güzel bir sürprizdi ama hala 2 sene önceki Al Jefferson'a sahip değiliz pota altında, ne savunma olarak ne de hücumda istediğimiz seviyede değil Big Al henüz ve o uzun sakatlıktan sonra kendine gelmesi baya zaman alacak gibi.
KG maçın sonunda Target Center'da eskisi kadar yoğun duygular yaşamadığını çünkü eski takım arkadaşlarından kimsenin kalmadığını söyledi. E o zaman ''20.000 taraftarın hiç mi hatırı yok?'' diye de sorasım geldi bak şimdi benim de. Neyse Pecherov'un maç sonunda dedikleri gerçekten şu anki durumumuz için cuk diye oturuyor bence...Kendisi şöyle buyurmuşlar efendim; ''Son 3 maçta gerçekten çok büyük efor sarfettik ama bu tarz başabaş giden maçları nasıl bitirmemiz gerektiğini öğrenmemiz gerekiyor.'' İşte bu sözler de yukarıda bahsettiğimiz son 4 buçuk dakikada sadece 1 basket bulmanın komikliğinden bahsediyor aslında.
Gelelim 87 - 72 verdiğimiz Bucks maçına...Coach Kurt Rambis, Phoneix, Clippers ve Boston maçlarından sonra takımda olumlu gelişmeler gördüğünü ve bu gelişmelerin de en kısa zamanda parkeye yansıyacağını iddia etmişti. Açık açık söylemese de Bucks maçını kastettiği ortadaydı bence. Bu maçtan önce iyi oynayıp kaybettiğimiz 3 maç olduğuna ben de katılıyorum, işte bu 3 maçta aşırı efor sarfeden takım iflas bayrağını Bucks maçının son iki periodunda çekti resmen. Hiç de fena başlamadık aslında, ilk periodu 8 sayıyla önde kapattık, devreye de 5 sayıyla önde girdik. Ama o kadar kötü bir 3. period oynadık ki (31 - 14) maçın kopma noktası oldu bizim için. Geçen gece KG'ye karşı 22 sayı 8 rebound yapan Pecherov'un da Bucks maçında 2 sayıda kalması inanılır gibi değil. Jefferson'dan yine beklentilerimizin altında verim aldık; henüz 6 maç oynamış olabiliriz ama Rambis'in oyun sisteminin Jefferson'a uymadığından korkmaya başladım, böyle bir şey söylemek için çok erken ve biraz daha bekleyelim bu konuda yorum yapmak için en iyisi. NBA'de 72 sayı attığınız bir maçı kazanmanın ne kadar zor hatta imkansız olduğundan bahsetmemize gerek bile yok sanırım. Bucks'ın sert savunmasına aynı sertlikte yanıt veremedik ve benim beklemediğim bir mağlubiyet aldık. Bucks'ın, son 11 sezonda Target Center'dan 2. kez galip ayrılmasına izin verdik böylece. Bu arada bizim çaylak guardımız Jonny Flynn, onların çaylak guardı Brandon Jennings'i ezdi resmen ve bu sezon yılın çaylağı ödülüne aday olabileceğinin sinyallerini vermeye devam etti ki bu konuda sonuna kadar da güveniyorum Flynn'e açıkçası. Portland maçında görüşmek üzere...

3 Kasım 2009 Salı

Panik Yok


Yazıya Kevin Love ve Corey Brewer'ın kontratlarını 2010-2011 sezonuna kadar uzattığımızla başlayalım ilk önce. Brewer ile 4 yıllık, Love ile ise 3 yıllık opsiyonlu sözleşmemiz vardı zaten ve her iki oyuncu da en azından seneye de takımda olmaya devam edecekler.
En son yazıdan bu yana ilk önce Suns ile sonra da Clippers ile oynadık ve 2 yenilgi aldık ne yazık ki. İlk önce Suns maçıyla başlayalım değerlendirmeye, daha sonra da Clippers'a geçelim o zaman;
Suns'a 120-112 mağlup olduk ama, maçtan sonra coach Rambis'ten tutun da Gomes'a kadar herkes şöyle iyiydik böyle iyiydik diye demeçler verdi basına. Bazı yönleriyle ben de katılıyorum bu iyimser açıklamalara. Al Jefferson yavaş yavaş geri döndüğünün sinyallerini vermeye başladı Suns maçıyla. Big Al inanılmaz bir ilk period oynadı, 21 sayı ürettiği maçın 15 sayısı ilk periodda geldi. 2. ve 3. periodlarda Jefferson suskun kalınca Suns kontrolü ele geçirdi. Bu iki periodda beşer sayılık üstünlük kurdular. Son periodda Jefferson biraz olsun uyandı ama bu bize maçı değil 4. period üstünlüğünü getirdi sadece ve mağlup olduk sonuçta. Corey Brewer'ın bu maçta 19 sayıyla kariyer rekoru kırdığını da hatırlatalım o zaman. Phoenix Suns sezona çok hızlı başladı ve bizim galibiyetle beraber 3-0 oldular. Herkes LA, Boston, Cleveland'dan bahsedince biraz unutuldular gibi sanki ama benim bu seneki sürpriz adayım kesinkle onlar. Neyse biz kendimize dönelim. Grant Hill ve Jason Richardson'ı savunmakta zorluk çekince ve bu iki superstarın sağlam hücum yüzdelerine sürpriz bir isim; pivot Channing Frye'nin de 25 sayılık performansı eklenince pek de istediğimiz manzara oluşmadı maç sonunda. Sonuçta Suns ve Timberwolves arasında çok fazla tecrübe farkı var. Maç sonunda teknik ekibin ve oyuncularımızın ''bir şeyler öğrenmek'' ve ''tecrübe kazanmak'' temalı açıklamalarının yaşandığı bu tarz maçları çok fazla görmeyiz umarım.
Coach Rambis'in eski yuvasına, Staples Center'a gittik bu kez. Sunsla kıyasladığımızda daha dişimize göre olan ve sezona 0-3 ile başlayan Clippers'a son dakikada maçı vermek Suns mağlubiyetine göre çok daha üzücü oldu. Rakipte sezona müthiş başlayan Chris Kaman bizim potaya da 25 sayı bıraktı. Böyle manzaraları gördükçe Kevin Love'ın bir an önce takıma katılmasını gerektiği gerçeğini tekrar tekrar görüyoruz. Son periodda maç tam 8 kez el değiştirdi ve kaybeden 3 sayıyla biz olduk. Bu yenilgiyle 1-3 olduk ve önümüzde Boston maçı var. Galibiyet olursa bu sezonun şimdiye kadar ki kısa bölümünün en büyük sürprizine imza atarız, kaybedecek pek bir şeyimiz yok zaten Boston maçında.