29 Aralık 2009 Salı

Yüzüklerin bir başka efendisi daha var! (Green Lantern: First Flight)


Green Lanternlar ile diğer DC Comics kahramanları arasında ciddi bir fark vardır. Green Lantern: First Flight animasyonunun resmi sitesinde bizi karşılayan videonun açılış cümlesi, bu farkı hiç aklımızdan çıkarmamamız gerektiğini hatırlatan bir uyarı adeta;

”Superman kahraman doğdu, Batman doğduktan sonra kahraman haline geldi, ama yalnızca Green Lantern özel olarak seçildi.”

Yazının Devamı tersninja.com'da

28 Aralık 2009 Pazartesi

1 Oyumuz Var, O da Nash'e

Şu videodan sonra gel de Steve Nash'e oy verme... 2010 Allstar'a seçileceğinden zaten emin ve bunu %100 hak ediyor bu sene. Daha önce, yanlış hatırlamıyorsam Minnesota'yı değerlendirdiğim sezon öncesi yazısında, Suns'ın kesinlikle hafife alınmaması gerektiğini ve onlardan büyük sürprizler beklediğimi yazmıştım. Şu ana kadar beni haksız çıkarmadılar. Bu performansta da en önemli pay Steve Nash'in. Saha içinde ne kadar etkiliyse saha dışında da o kadar komik bu adam. Nash daha önce de hem verdiği demeçlerde, hem de bu tarz videolarda espri yeteneğinin ne kadar iyi olduğunu sayısız kez kanıtladı ama bu çok komik gerçekten. Tamamen eğlence amaçlı bir organizasyona daha eğlenceli oy istenemezdi. Bu arada uyumayın millet, bu adam 36 yaşında ve ilk 30 maç sonundaki istatistikleri şunlar; sadece 33.6 dakika sahada kalmış ve 18.7 sayı ve 11.2 asist ortalamayla oynamış. Yüzdeleriyse daha da ohannesburger dedirten cinsten; 54.2% saha isabeti, 43.7% üçlük ve 93.9% serbest atış. Saygı duymamak elde değil.    

26 Aralık 2009 Cumartesi

Damien Marley & Nas - Distant Relatives

Büyük güne çok az kaldı. 14 Mart 2010'da Damien Marley & Nas albümüne kavuşuyoruz. Hatta tracklist açıklandı bile altta gördüğünüz gibi. Resmi kapak tasarımı da belli oldu. Nas ve Damien Marley albüm gelirleriyle Kongo'da bir okul yaptıracaklarını söylemişlerdi zaten. Bu albüme para vermeden internetten indirenler taş olur söylemedi demeyin. Albümün ilk çıkış haberini aldığımda prodüktör olarak Dj Premier, Marley Marl, The Alchemist, Large Proffessor gibi veteran hip-hop prodüktörleriyle çalışırlar diye düşünmüştüm ki yanılmışım. Damien Marley pek kimselere bırakmamış prodüktörlük işini. Bahsettiğim veteran kadrodan ise yalnızca tek şarkıda 9th Wonder var. Bunun sonucunda altyapı bazında rapten ziyade reggea tone bir albüm geliyor gibi. Altta video da studio çalışmaları var. Çok az da olsa bir kaç şarkının soundunu duyabiliyoruz bazı yerlerde. Klasik Dj cut ve samplelarıyla değil, canlı enstrumentallerle girmişler stüdyoya. Aslında bu albümü her hangi bir tür kısıtlamasına sokmamak lazım. Nas'ın da dediği gibi Distant Relatives rap'ten veya reggea'den de bağımsız değerlendirilmeli sanki. Neyse çok kalmadı zaten dediğim gibi; 14 Mart 2010'da tam dinleyip öyle yorum yapalım. Buyrun kapak, tracklist ve studio sessions;



01. Intro (Something New) (Produced by Damian Marley)
02. As We Enter (Produced by Damian Marley)
03. Revolutionary (Produced by Damian Marley)
04. Count Your Blessings (Produced by Damian & Stephen Marley)
05. Belief is Key (Produced by Damian Marley)
06. Africa Must Wake Up (feat. K’naan) (Produced by Nas, Damian & Stephen Marley)
07. Black Horizon (feat. K’naan) (Produced by Damian Marley)
08. Only the Strong (Produced by Damian & Stephen Marley)
09. Our Generation (feat. Joss Stone & Stevie Wonder) (Produced by Damian Marley)
10. Empowerment (Produced by Stephan Marley)
11. AID (Produced by K’naan & Nas)
12. Let’s End It (Poverty) (feat. K’naan) (Produced by 9th Wonder & Damian Marley)
13. The Earth (feat. Bob Marley) (Produced by Salaam Remi, Damian & Stephen Marley)
14. Black Man’s Paper (feat. Erykah Badu) (Produced by Afry) [UK Bonus]
15. Weed On (feat. Snoop Dogg) (Produced by Damian Marley) [iTunes Bonus]

Distant Relatives Studio Sessions;


NAS & DAMIAN "JR GONG" MARLEY DISTANT RELATIVES preview from nabil elderkin on Vimeo.


24 Aralık 2009 Perşembe

Kevin Love: ''Rubio kolpacının ağababasıdır !!''


Timberwolves' Love doubtful Rubio will ever play in Minnesota - Dan Patrick.com

Pota altındaki savaşçımız Kevin Love, Amerika'nın ünlü spor adamı Dan Patrick'in radyo şovuna katılmış..Keyifli de geçmiş söyleşi baya...Love, Ricky Rubio'nun açıklamalarının tersine, Timberwolves'da oynayacağına pek inanmıyormuş. Benim de en ufak bir inancım yok zaten. ''Minnesota çok soğuk, banane ben orda oynamam'' diyen bir adam parkede karşısında Chris Paul'u veya Steve Nash'i görünce ne yapıcak onu şimdiden çok merak ediyorum ama. Bizim formayla olmasın bu karşılaşmalar mümkünse. Söyleşinin tamamı yukarıdaki linkte...

22 Aralık 2009 Salı

Roc Raida Tribute



Ölüm denen hadisenin canını yakmadığı müzik türü zaten yok ama Hip Hop'ta durum biraz daha fena gibi sanki. Bunda 90'lardan bu yana silahların hiç susmamasının da etkisi büyük ama doğal sebepler de hiç yakasını bırakmadı bu kültürün . Ol' Dirty Bastard, J Dilla, Eazy E, Gravediggaz'dan Too Poetic, Big Pun, ilk kadın MC'lerden MC Trouble, öldüğü zaman tam 204 kilo olan ve kalp krizinden ölen Fat Boys grubundan Buffy doğal sebeplerle ölen rapperlardan ilk aklıma gelenler. Bu listeye katılan son isim de bu sene ölen Grandmaster lakaplı turntablist, prodüktör, Dj Roc Raida. Efsanevi Dj grubu The X-Ecutioners'in kurucu elemanlarından birisi olarak başladı kariyerine ve bu grupla beraber Kool G Rap, Showbiz and A.G., Cypress Hill, Run DMC, Big Pun gibi efsanelerle The X-Ecutioners'in albümleri için beraber çalıştı. 1986 yılından beri düzenlenen ve Hip Hop dünyasının en saygın battle olaylarından birisi olan DMC World Dj Championship'i kazandı 1995'te. 4 yıl sonra da sadece Afrikaa Bambaata, Dj Premier, Dj Jazzy Jeff, Afrika Islam, Grandmaster Flash ve Jam Master Jay gibi büyük efsanelerin girmeye hak kazandığı Hall of Fame'e seçildi. Jungle Brothers, Mad Skillz ve Busta Rhymes'da beraber çalıştığı isimlerden bazıları. Roc Raida bir kaç senedir Busta Rhymes ile konserlere çıkıyordu ve müzikteki işbirlikleri baya ilerlemişti ki ölüm haberi geldi bu yılın Eylül ayında. Basına ilk açıklayan isim de Busta Rhymes'dı zaten. Son aylarda uzak doğu sporlarına merak salan Roc Raida bir antrenman sırasında beline fena bir darbe aldıktan sonra doktorlar bir kaç gün dinlenmesini tavsiye ettiler ve olayın ikinci günü Roc Raida öldü. ''Böyle saçma bir sebepten ölüm olabilir mi?'' diye ben de düşündüm ilk haberi aldığımda ama ne yazık ki olabiliyormuş işte. En büyük darbeyi eşi ve çocuklarından sonra her zaman olduğu gibi kültür ve müzik aldı galiba. Yukarıdaki videoda Raida, ''Playlist'te şarkıları arka arkaya koyup da ortalıkta ben Dj'im diye dolaşanlar, 5 dk.da nasıl itin götüne sokulur?'' dersi veriyor. Rest in Power Grandmaster Roc Raida !!

20 Aralık 2009 Pazar

A Spike Lee Joint; Do The Right Thing


Brooklyn’in Bed-Stuy mahallesinde yazın en sıcak günü. İtalyan asıllı Sal ve oğullarının işlettiği yılların pizzacısı, pizzacının tam karşısında Korelilerin işlettiği market, tüm gün aylak aylak gezen siyahlar ve Porto Rikolular…Ve tabii ki böyle bir karışımdan oluşan bir mahallenin olmassa olmazı; polisler…

Yazının Devamı tersninja.com'da

16 Aralık 2009 Çarşamba

Sorunlar...Sorunlar...Sorunlar



Fenerbahçe'nin bugünkü Cibona Zagreb mağlubiyetinden sonra artık bütün sorunlar fena halde gün yüzüne çıktı. Cibona neresinden tutarsanız tutun Euroleague'in en zayıf takımı. Neredeyse tüm istatistikler bunu söylüyor. Hücum deseniz ligin en kötü iç saha isabet yüzdesine sahip takımı. Hadi savunma diyelim, bu sefer de rakibine en çok sayı şansı tanıyan takım Cibona. Ve en önemli oyuncularından biri olan Graves de bizim maçtan önce kadro dışı bırakılmış. Çıkıpta bizdeki sakatları bahane edebileceğimiz bir mağlubiyet de değil bu. Ömer Aşık yoksa Türk milli takımının diğer 2 pivotu da bizde. Kimse çıkıpta ''Lynn Greer yoktu, bu maçı o yüzden kaybettik.'' gibi bir şey de söyleyemez heralde, çok komik bir iddia olur çünkü. Bu takımın çöküşü geçen haftaki Asvel maçından sonra kameraların da kaydettiği Tarence Kinsey - Bogdan Tanjevic diyaloğunda gizli aslında;
Tanjevic: Gördün mü? Bana senin yüzünden ''go home'' diye bağırıyorlar.
Kinsey: Fena bir fikir değil aslında.
Tanjevic: Düzgün oyna da bağırmasınlar.
Kinsey: Düzgün oynatması gereken sensin ama bunu yapamıyorsun.

Dönelim Cibona mağlubiyetine.  Cibona deplasmanı, o yıllardır alıştığımız ateşli taraftarların doldurduğu salon da değil artık. Salonun belki de 5'te 1'i doluydu. En ufak bir taraftar baskısı bile yoktu yani. Bu yenilgiyi daha da dramatik yapan daha ilk yarıda 18 sayı öne geçtiğimiz bir maçta Cibona gibi sınırlı bir takıma geri dönüş şansı vermemiz. Maça gayet umutsuz ve bitik başlayan Cibona baktı ki biz onlardan da beteriz, takıma inanılmaz bir cesaret geldi ve bu kendine güven 2. periodun ortalarından maç sonuna kadar sürdü. Cibona'ya bu güveni takımda 1 numara olmayınca otomatikman gelen bizim saçma sapan hücum setlerimiz verdi. Bunu burda yazmak bile çok komik ama Tarence Kinsey ile yarı sahayı geçmeye kalkarsan topu kaybedersin. Bir Euroleague takımı düşünün ki 38 yaşındaki bir guarda bel bağlamış. Kesinlikle Mrsic'e kızmıyorum, o zaten yaptıklarıyla Fenerbahçe'nin efsaneleri arasında yerini aldı ama bu yaşında dünyanın üst düzey liglerinden birinde ona bu kadar sorumluluk yükleyenlere kızmamak elde değil. İlk periodda en iyi oyuncumuz Serhat Çetin ama hop birden kenara geliyor ve maçın sonuna kadar da ismini duyamıyoruz. Basketbol ile az çok ilgilenen 10 kişiye ''Tanjevic'in en önemli özelliği nedir?'' diye sorsanız herhalde en az 8 kişi, kenarda Tanjevic'in bağırıp çağırmalarına bakarak ''Disiplin'' falan der ama Fenerbahçe'de disiplinden eser yok. Son perioddayız takım 2 sayıyla geride, 2 kere hücum reboundu yapıyoruz ama daha hücum süresinin bitimine 21 saniye, evet yanlış okumadınız, 21 saniye kala iki kere üçlük gönderiyoruz. Hücumda böylesine seçimler yapabilen bir takımda en son bahsedilmesi gereken şey disiplindir. Çünkü ortada disiplin falan yoktur. Geçen sene futbol takımında Aragones ile öğrenmiştik surat asarak, bağırıp çağırarak disiplinin sağlanamayacağını. Bu sefer de aynı şeyi basketbolda yaşamak büyük acı veriyor gerçekten. Hazır 2010 Dünya Şampiyonası da yaklaşıyorken en hayırlısı Tanjevic'in takımı bırakıp tamamen milli takıma konsantre olması gibi görünüyor ama Tanjevic'e bakıyorum hala maçtan sonra demecine ''İyi bir maç oldu.'' diyerek başlıyor. Gerçekten birileri Fenerbahçe taraftarıyla çok fena dalga geçiyor. Şu saatten sonra Aydın Örs'ten falan çoktan umudumu kestim ama Oktay Mahmuti gibi bir coach boştayken bu sonuçlardan sonra hala Tanjevic ile yola devam etmek de yönetimin basketbol şubesini ne kadar umursadığını(!?) gösteriyor.

13 Aralık 2009 Pazar

Bomshot Vs. Jus Allah

Jedi Mind Tricks'ten Jus Allah ile Wu Tang Clan'in alt gruplarından Warghosts elemanı ve sağlam solo çalışmalarıyla tanınan Bomshot arasındaki kavgayı çoğu underground rap takipçisi biliyor zaten. Önce olayı kısaca özetleyelim, daha sonra konuyla ilgili Bomshot ile sohbet imkanım oldu, kendisinden de aldığım izinle açıklamasını yayınlayalım. 2006 yılında Bomshot ile Jus Allah, The Devil's Reject's grubu olarak Necronomicon isimli inanılmaz sağlam bir albüm yayınladılar. Albümde Gza, Virtuoso, Chief Kamachi, Shabazz the Discipline, Snacky Chan, U-God gibi efsane isimler de konuk olarak yer almışlardı hatta. Albüm neredeyse bütün eleştirmenler tarafından yeğe göğe sığdırılamadı. Çok kısa sürede Hardcore rap türüne ait bir kült haline geldi albüm ve hala da öyle. Dinleyenler zaten ne demek istediğimi çok iyi biliyorlar ama şu anda bu yazıyı okuyup da bu albümü dinlemediyseniz hemen bir yerlerden bir şekilde edinin albümü. Necronomicon = Gerçek Hardcore Hip Hop durumları var yani anlayacağınız.



 

Neyse çok uzatmayalım, bu yukarıdaki efsane albüm yayınlandıktan sonra Bomshot hapse girip çıktı bir müddet (ki hala zaman zaman çeşitli suçlardan içeride olduğu olabiliyor.) Jus Allah da Bomshot içerdeyken zehir zemberek bir EP yayınladı ( Bu EP'nin ismini yazmayalım şimdi, Bomshot'a ağır küfür içeriyor, Bomshot yazının linkini istedi ayıp olmasın, bilen biliyor zaten :P ) Jus'ın iddiasına göre Bomshot kendisinin izni olmadan verselerini kullanmıştı ve Necronomican ile ilgili en ufak bir kazancı yoktu maddi olarak. Kısaca The Devil'z Reject's albümü Jus'ın haberi olmadan kendi verselerinin kullanılmasıyla oluşturulmuş bir albümdü. Bomshot ise bunların tamamen yalan olduğunu savunuyor şimdilerde. En başta da söylediğim gibi bu yazının asıl amacı Bomshot'ın bu konuyla ilgili daha önce hiç bir yerde yayınlanmamış açıklamalarına yer vermekti, sağolsun bütün sorularıma çok içtenlikle cevap verdi, fena halde Türkiye'ye gelmek istediğini söylüyor (Bunda bir kaç yıl önce İslamiyet'i seçmesinin de etkisi var tabii.) Hapiste değilse vaktinin çoğunu camiilerde geçiriyor, içerdeyse devamlı Kuran okuduğundan falan bahsetti. Rap'e tabii ki full gaz devam. Geçen gün ''Baba anlatsana nedir şu işin aslı astarı?'' dedim üşenmedi anında ne olup bittiğini yolladı sağolsun. Buyrun Bomshot'ın Jus Allah ve The Devil'z Reject's konusuyla ilgili söyledikleri ve yaşananlar;

''I met Jus Allah thru Omnipotent Records, the label in Boston that i was on, when they (Jedi Mind Tricks) brought me on the Violent by Desing tour.  The owner of the label got just to leave Jedi & to fuck with us. Jus Allah disapeared after recording ''White Nightmare'', ''Reign of the Lord'' and ''Chess King''. When he reapared 3-4 years later, i set up a tour with U-God in Europe for me and him. With the label. That i didn't end up goin on bcuz the label owner was shadey. So when Jus got back from tour he wond up bouncing. He called me and said the label owner is shadey and we should start our own group. The first songz i hopped on with Jus was the ones with Gza. We recorded it @Real Dramas Studio. Then i recorded on the ''Black Godz'' track. Chief Kamachi recorded his verses at my studio. Anyway, when we was more than half way into finishing the album, i convinced Jus that we should get back with Jedi,so after some convincing he agreed. Once i reconnected him to them Babygrande Records wanted to put me out of the deal. Once Jus back them he kinda back off of the group a lil, then i noticed he spit one of our verses on his new shit on Babygrande. So we started the argue about this shit. That was cool till he kicked me off the European tour thats when i made ''False Godz''. So then i got dropped from Babygrande. Ever since then we beefing. That's my word is bond !!! Peace G.''
Bomshot cephesinde durum bu. Gayet açık ve net adamın düşünceleri. İki tane çok sağlam MC ve fena bir kavga. Jedi Mind Tricks de, Swordzmen de inanılmaz sağlam oluşumlar. Genelde atışmaları seviyorum çünkü dissler sayesinde kazanan her zaman kulaklarımız oluyor ama bir daha  The Devil'z Reject's albümü dinleyemeyecek olmayı bilmek de çok kötü bir yandan.
Altta Bomshot'ın Abomination albüm kapağı var. Gza, Method man, Bronze Nazareth gibi Wu Tang efsaneleri var albümde. Yine çok sağlam %100 Hardcore Rap. ( Bu yazı Bomshot sayesinde ortaya çıktı o yüzden reklamını yapmadan olmaz.= )




Bu da Bomshot'ın Holocaust ile yaptığı Jedi Mind Tricks Diss;




Parçala Brewer

Lakers guardı Derek Fisher cuma gecesi yıllardır yaptığı işlerini yapıyordu bize karşı da. Savunmaya odaklanmıştı, o her zamanki yardım sever oyunuyla. Ama aniden karşısına genç bir kurt çıktı. Yerli halk o kurta Corey Brewer diyordu. Genç kurt Brewer, Fisher'a öyle bir saldırdı ki saldırıdan sonra Fisher hala hayatta olduğu için şükrediyordu. Bu aralar Timberwolveslu olduğumuz için övündüğümüz çok sınırlı anlar var maalesef, işte o anlardan biri.Tartışmasız yılın smacı.



10 Aralık 2009 Perşembe

LOS ANGELES SURGICAL GLOVES

Chris Webber, Lakerslı oyuncuların hücum düzenindeki özenlerinden ve dikkatlerinden bahsederken efsane Wu Tang Clan üyesi Raekwon The Chief'in son albümü Only Built For Cuban Linx Part 2'dan çıkan single Surgical Gloves üzerinden örnekleme yapınca Kevin McHale ne olduğunu şaşırıyor ve direk ''Bahsettiğin şey hakkında fikrim yok ama devam et'' gibisinden bir şeyler söylüyor. Yanlız asıl şaşırdığım sunucu Earnie Johnson her şeyin farkında. Hadi C Webb'in sıkı rap dinleyicisi olduğunu biliyorum da (ki dinlemekle kalmayıp icra da etmiştir vakti zamanında) Ernie Johnson'ın Raekwon'dan haberdar olması çok ilginçmiş. Seviyoruz seni C Webb aynen devam = )    





Bu da bahsi geçen şarkı; Raekwon - Surgical Gloves  (Boş bir zamanımda bu albümle ilgili bir yazı yazıcam mutlaka, çünkü açık ara 2009'un en iyi albümü OB4CL Part 2.)

7 Aralık 2009 Pazartesi

OHANNESBURGER !!



Yani bırakalım NBA'i, Euroleague'i, TBL'i falan bizim sokakta oynadığımız basketbolda bile böylesine bir dalga geçme görmemiştim. Raptorslı Jarrett Jack Chicago maçının 3. çeyreğinin bitimine çok az kala bakın ne yapıyor ? Bu olaydan sonra maçı 32 sayı farkla kazanan takımı tahmin etmek de çok kolay olsa gerek. Şu görüntüden sonra Chicagolu arkadaşların yerinde olmak istemezdim. Jarrett Jack resmen takımın halini tüm dünyaya göstermiş. 

5 Aralık 2009 Cumartesi

BEAT IT CAVS



Cleveland Cavalierslı oyuncular biraz MJ anısına biraz da albüm satışlarını arttırmak için fena döktürmüşler. Keyifli de olmuş.

4 Aralık 2009 Cuma

Legends Vol.2: Big L (1974 - 1999)

Günümüzde Big L'i tüm zamanların en iyi MC'si olarak görenlerin sayısı hiç de az değil. 1974'te Harlem'de doğdu Lamont Coleman abimiz. 1995'in Mart ayında Lifestylez ov da Poor & Dangerous albümü çıkana kadar block partilerde arkadaşlarıyla battle yaparak takılmış Big L. Çocukluk 80'li yıllarda Harlem'de geçince lise dönemlerinde Three The Hard Way isimli amatör grubuyla baya sağlam takılmaya başlamış normal olarak ve tabii tüm Harlem'in tanıdığı birisi olmuş kısa sürede. Bir başka New York efsanesi Lord Finesse bir partide görür görmez Lamont'ı almış kollarının altına ve başlamışlar şimdilerde klasik statüsünde görülen Lifestylez ov da Poor & Dangerous albümünün yapımına. Albüm, 90'lar New York soundunun klasikleri arasında yerini almıştır çıkar çıkmaz. O zamanlar hiç tanınmayan Jay Z'de albümde yer almıştır. 99 senesinde Jay parayı vurup, Roc A Fella Records'u kurduğu zaman ilk imza attıracağı isimlerden birisiydi Big L ama imzanın atılacağı günden 10 gün önce Harlem'de vurularak öldürüldü. Boynundan ve kafasından tam 9 mermi çıkarıldı. Abisinin borçları yüzünden öldürüldüğü söyleniyor ki zaten abisi de 2002'de hapisten çıkar çıkmaz öldürüldü. Ölümünden sonra Ağustos 2000'de menejeri Rich King tarafından Big Picture albümü çıkarıldı ve albümde Guru, Big Daddy Kane,2 Pac, Kool G Rap gibi efsaneler yer aldı. Bu adamın her şarkısı, üzerinde uzun uzun durulmayı hak ediyor ama 1998'de çıkan Ebonics isimli single da Big L'in rhymeları bir başka döktürdüğü inanılmaz bir tracktir hatırlatmadan yazıyı bitirmeyelim. Gang Starr'ın Full Clip isimli Big L'e adanmış şarkısını da dinlemeyenler çok şey kaybeder demeyi unutmadan, ışık hızıyla yok olalım. BIG L R.I.P.

Seeenn Iversooon Arkadaaaş



Iverson'ın Philadelphia'ya dönmesine çok sevindiğimi daha önce de yazmıştım. Neden çok sevindiğim bu videodaki göz yaşlarında gizli galiba. Bu adam, bu şehre ve takımına aşık resmen. (Başlıkta İbrahim Tatlıses'in ölümsüz eserinden esinlenilmiştir.)

SIHAHAHAHAH (!?)



Geçen gece oynanan Magic - Knicks maçında Anthony Johnson ve Vince Carter'ı bu kadar güldüren neydi acaba ? Gerçi rakip New York ise gülmek için o kadar çok sebep var ki...

2 Aralık 2009 Çarşamba

Eve Dönüş


Geri döndü alttaki postta da bahsettiğimiz adam. Sixers'la 1 yıllık bir sözleşme imzaladı. Ait olduğu şehire dönmesi çok güzel. Hazır şehir de Philly olduğuna göre bir Rocky Balbao geri dönüş hikayesi çıkar mı bilmem ama şu ana kadar AI ve Rocky hikayesi birebir aynı gidiyor. En önemlisi finalin nasıl olacağı, o da aynı olursa bu AI'ın kariyerinden de bir film çıkar sanki. Haberin orjinalini de verelim tam olsun;


Allen Iverson signs with 76ers again

26 Kasım 2009 Perşembe

Son Cevap


"NBA'den emekliliğimi açıklıyorum. hayatım boyunca basketboldan ancak takımıma alıştığım şekilde yardım edemeyeceğim zaman emekli olacağımı düşünürdüm. Ancak durum böyle olmadı.

hala basketbolu çok seviyorum, oynama isteğim var ve çok iyi de oynayabilirim. en üst seviyede oynayabileceğimden eminim.
Emekliliğim sayesinde eşim ve çocuklarımla daha çok vakit geçirme şansım olacak. Bu parkede kazandığım her şeyden daha da büyük bir ödül. hep bugün için dua etmiştim ve bu anı hayatımın en büyük hediyesi olarak görüyorum.
Reebok çalışanlarına iniş çıkışlara dolu kariyerimin her döneminde beni destekledikleri için çok teşekkür ediyorum. nba’de 13 harika sezon geçirdim ve buna minnettarım.
Dünyanın her yerindeki taraftarlarıma, tüm kariyerim boyunca benimle oldukları için teşekkür ediyorum. Siz olmasaydınız ben de olmazdım. bana verdiğiniz desteği kalbimin derinliklerinde hissettiğimi bilmeniz gerekiyor. teşekkür ederim.
Michael Jordan, Magic Johnson, Isiah homas, Charles Barkley ve Larry Bird... sizler bana vizyon ve sonsuza dek kalbimde yer alacak basketbol sevgisini kazandırdınız.
Her gün basketbol oynamam için beni cesaretlendiren ve bana ilham veren annem, tüm ailem ve en başından bu yana yanımda olan arkadaşlarım. teşekkür ederim.
Lisedeki antrenörüm Michael Bailey, Georgetown üniversitesi’ndeki antrenörüm John Thompson, Larry Brown ve diğer antrenörlerim, takım arkadaşlarım, yöneticilerim, patronlarım ve kariyerimin bir parçası olan tüm çalışanlar. sizlere de teşekkür ederim.
Memphis halkına da özel olarak teşekkür etmek istiyorum. Grizzlies’teyken iç sahada hiç maç yapamadım, ancak muhteşem takım sahibiniz Michael Heisley’nin bana verdiği fırsatı ve şehrin desteğini unutmam mümkün değil. Memphis Grizzlies organizasyonuna başarılar diliyorum.
ve son olarak philadelphia şehri... Sixers formasıyla harika anılarım var. tüm Philly taraftarları, sizlere teşekkür ediyorum. sesiniz kulağımda bir müzik gibi yankılanacak...
Tanrı hepinizi korusun...'' dedi ve gitti Allen Iverson.

Yeteneği çok büyük ama egosu daha da büyük olunca erken emeklilik kaçınılmaz oldu. Keşke ''hala oynamak istiyorum ama şartlar bunu gerektirdi'' lafını duymasaydım. Üzüldüm lan....







23 Kasım 2009 Pazartesi

Legends Vol.1: Gang Starr

Guru ve Dj Premier > Batman ve Robin... Geçenlerde Guru'nun bir röportajını izledim, Gang Starr'ın dağıldığından bahsediyordu, başka bir röportajda da Premo çok uzun bir ara verdik falan diyordu. Hangisi doğru bilmiyorum ama bu herifler New York'u rap müziğin Mekke'si yapan adamlar ve en önemlisi de bu galiba. Dj Premier'in funky jazzy New York beatlerinin üzerine afedersiniz eşşek ossursa herkes dinler zaten ama bir de Guru gibi bir dahiyle olunca aynı Gang Starr  gibi efsane olursunuz. Dj Premier hem mainstream  hem de underground isimlere prodüktörlük yapmaya devam ediyor. Guru ise Jazzmatazz diye bir proje oluşturdu ve 5 kişilik grubuyla jazz rap yapıyor. Guru'nun rapinin üzerine Jazz ezgileri... İnanılmaz leziz albümler çıkardı ve hala da bu grupla yola devam ediyor. Araştırmak isteyenler için albümlerin adı Guru's Jazzmatazz diye geçer piyasada. Mass Appeal'i seçmemim sebebi de tipik Gang Starr soundunu ve Premo tarzını en iyi yansıtan parça oluşudur. Bir başka şiddetle tavsiye için bkz: Skillz   

22 Kasım 2009 Pazar

Öyle Olaya Böyle Ceza



   Şu malum Cemal Nalga olayıyla ilgili cezalar da açıklanmışken kısa bir yorum yapmadan geçmeyeyim o zaman. Bakalım neymiş bu cezalar önce ona bakalım;

   1- Gs Cafe Crown takımı Teknosa Türkiye Kupası'ndan ihraç edildi.
   2-Gs Cafe Crown yöneticisi Yiğit Şardan'a 6 ay hak mahrumiyeti ve 10 bin TL para cezası verildi.

   3-Gs Cafe Crown Menajeri Mert Uyguç'a 2 yıl hak mahrumiyeti ve 10 bin TL para cezası verildi.
   4-Gs Cafe Crown Antrenörü Okan Çevik'e 3 yıl hak mahrumiyeti ve 10 bin TL para cezası verildi.
   5-Gs Cafe Crown yardımcı antrenörü Cengiz Karadağ'a 1 yıl hak mahrumiyeti ve 5 bin TL para cezası verildi.
   6-Gs Cafe Crown'un eski teknik danışmanı Koray Mincinozlu'ye 2 yıl hak mahrumiyeti ve 5 bin TL para cezası verildi.
   7-Oyuncu Cemal Nalga'ya ise 2 yıl hak mahrumiyeti ve 10 bin TL para cezası verildi.
   8-Oyuncu Tufan Ersöz'e 4 ay hak mahrumiyeti ve 5 bin TL para cezası verildi. Cezası 1 yıldan 4 aya indirildi.

FENERBAHÇE MAÇINDAKİ OLAYLAR NEDENİYLE:

-Gs Cafe Crown'a Fenerbahçe maçındaki olaylar nedeniyle 4 maç seyircisiz 40 bin TL para cezası verilirken,
-Fenerbahçeli Tarance Kinsey'e de Gs Cafe Crown maçlarındaki olaylar nedeniyle 2 maç men, 3 bin TL ceza verildi.
-Öte yandan Gs Cafe Crown, yenildiği Efes maçından 1 puan aldığı için, bu kararlardan sonra lige -4 puanla devam edecek.
-Gs Cafe Crown aynı zamanda kupadan da ihraç edildi.

Evet ilk etapta bu cezaları okuyan Cafe Crownlu arkadaşlar ligden ihraç edilmedikleri için sevinme gafletinde falan bulunabilirler ama verilen cezaları biraz incelersek bu kararların küme düşürülmekten de beter olduğu çok açık. Şöyle ki  Gs Cafe Crown şu andan itibaren ligde -4 puanda son sıraya düştü. Gs Cafe Crown kalan 24 maçın 20'sini kazansa bile 39 puan oluyor (ki şu saatten sonra 24 maçtan 20 galibiyet çıkarmak imkansızın da ötesinde olmasına rağmen durumun vehametini göstermek açısından bu kadar iyimser bir galibiyet sayısı verelim hadi.) Son sezonlarda ligi sondan üç içinde bitiren takımların puanları 40, 40, 33; 39,38,38; 39,39,33; 39,37,30 şeklinde. Yani Gs Cafe Crown birden ve kesin şekilde değil de bariz işkence edilerek ligden ihraç edilmiştir. Bu kararla Gs Cafe Crown ligin 2. yarısında muhtemelen ligden düşmesi kesinleşmiş ve sefil bir şekilde Abdi İpekçi'de 20.000 Fenerbahçe taraftarının önüne de çıkacaktır. Cemal Nalga'ya da verilen 2 yıllık cezanın ardından kendisine en yakın zamanda yeni bir meslek bulması gerektiğini üzülerek belirtelim. Zaten yıllardır vasata yaklaştığı maçların sayısı bile 5'i geçmeyen bir oyuncu olan Cemal Nalga'nın 2 sene basketboldan uzak kaldıktan sonra kendisine takım bulması imkansız olacaktır.  Bu son yılların en büyük sahtekarlığında belki de en suçsuz isim olan Tufan Ersöz'ün de 4 sadece 4 ay gibi bir ceza alması sevindirici. Şimdi diyebilirsiniz ki; ''Madem ligden düşmesi neredeyse kesinleşti, Gs Cafe Crown ligden çekilsin, kimse işkence çekmesin.'' Ben de hemen araya girerim derim ki; ''O zaman bu cezaların kat be kat fazlası verilir. Ortada Gs basketbol şubesi diye bir şey kalmaz.'' Gerçi en son Fenerbahçe maçında taraftarlarının çıkardıkları olaylardan sonra,''Fena mı olur?'' diyesi geliyor insanın da hadi neyse şimdi. Bundan sonra büyük ihtimal yabancı oyuncularda da problem çıkacaktır. Bırakıp gitmek isteyenler de olabilir, zaten seneye 2. ligde olucaklar, başlarında hazır genç takımın couchu varken benim Gs Cafe Crown'a tavsiyem bundan sonra maçlara da genç takımla çıksınlar. Üsttekiler çocuk kandırır gibi Türkiye'yi kandırmaya çalışıyorlar zaten, bakalım gençleri yetenekli mi yoksa onlar da abileri gibi basketbol yerine sahtekarlığın ve üç kağıtçılığın peşinden mi koşuyorlar ?

17 Kasım 2009 Salı

Sulukuleli Artest


Kasımpaşa veya Sulukule'de tuttukları takımların amblemlerini kafalarına kazıtan yurdum gençleri yalnız değilsiniz artık. Los Angeles'tan Ron Artest de fahri hemşehriniz oldu yaptığı şu hareketle.

13 Kasım 2009 Cuma

OHANNESBURGER KING SIZE



Uzun yıllardır bu ligi izliyoruz tamam ama, Anderson Varejao'nun bu videodaki çilesine uzaktan yakından yaklaşabilen bir oyuncu hatırlamıyorum. Geçen gece oynanan Miami-Cavs maçında Dwane Wade'in, Varejao 'ya yaptığı ayıp, günah tamam ama bir o kadar da inanılmaz...

12 Kasım 2009 Perşembe

Mike Brown sucks !!!


Mike Brown'ın neden berbat bir coach olduğunu anlatmak için beni paragraflarca yazı yazmaktan kurtaran Dmitry ve Vladimir Sharkov'a teşekkürler...Karikatüre tıklamayı unutmayın...

11 Kasım 2009 Çarşamba

Güncel Logolar



NBA takımlarının güncel logo çalışmaları komik olmuş gerçekten...Üzerine tıklayın büyüsün efendim....

8 Kasım 2009 Pazar

Elde Var 2 Yenilgi Daha


Bu yazıyı bir kaç gün önce yazmam gerekiyordu farkındayım ama dışarıda yaşanması gereken koskoca bir hayat var ve bu yazıda olduğu gibi bazı günler 2-3 maçı aynı yazıda değerlendirmek zorunda kalabiliyorum... gibi yarı resmi yarı laubali bir giriş yaptıktan sonra üstüste 5. mağlubiyetimizi aldığımızı bildirmekten, başlıktan da anlaşıldığı üzere büyük üzüntü duyuyorum sevgili okurlar. İlki Celtics mağlubiyeti sizlerin de bildiği gibi, diğeri de Bucks...Yalan söylemeye gerek yok, ben Bucks maçından galibiyet bekliyordum aslında ama başabaş geçen bir Celtics maçından sonra değil. Celtics maçını 92-90 verdik ve tüm takım ciddi bir efor harcadı büyük bir sürprize imza atmak için, çok da yaklaştık ama olmadı. Şimdi neden olmadığına sorgulayalım biraz bence... En önemli etken maçın son 4.30 dakikasında sadece 1 (yazıyla:bir) basket bulmamız oldu. Yenilmemize sebep olan 2. en büyük etmen de tartışmasız 17 top kaybımızdı. 3. periodda Rajon Rondo şov yaptı resmen ve 18 sayısının 14'ünü bu periodda attı. KG maçın genelinde aman aman oynamadı ama son dakikalarda öyle öldürücü paslar attı ki, maçın rakibimiz adına görünmez kahramanlarındandı.
Pecherov'un career high yapıp 24 sayı atması güzel bir sürprizdi ama hala 2 sene önceki Al Jefferson'a sahip değiliz pota altında, ne savunma olarak ne de hücumda istediğimiz seviyede değil Big Al henüz ve o uzun sakatlıktan sonra kendine gelmesi baya zaman alacak gibi.
KG maçın sonunda Target Center'da eskisi kadar yoğun duygular yaşamadığını çünkü eski takım arkadaşlarından kimsenin kalmadığını söyledi. E o zaman ''20.000 taraftarın hiç mi hatırı yok?'' diye de sorasım geldi bak şimdi benim de. Neyse Pecherov'un maç sonunda dedikleri gerçekten şu anki durumumuz için cuk diye oturuyor bence...Kendisi şöyle buyurmuşlar efendim; ''Son 3 maçta gerçekten çok büyük efor sarfettik ama bu tarz başabaş giden maçları nasıl bitirmemiz gerektiğini öğrenmemiz gerekiyor.'' İşte bu sözler de yukarıda bahsettiğimiz son 4 buçuk dakikada sadece 1 basket bulmanın komikliğinden bahsediyor aslında.
Gelelim 87 - 72 verdiğimiz Bucks maçına...Coach Kurt Rambis, Phoneix, Clippers ve Boston maçlarından sonra takımda olumlu gelişmeler gördüğünü ve bu gelişmelerin de en kısa zamanda parkeye yansıyacağını iddia etmişti. Açık açık söylemese de Bucks maçını kastettiği ortadaydı bence. Bu maçtan önce iyi oynayıp kaybettiğimiz 3 maç olduğuna ben de katılıyorum, işte bu 3 maçta aşırı efor sarfeden takım iflas bayrağını Bucks maçının son iki periodunda çekti resmen. Hiç de fena başlamadık aslında, ilk periodu 8 sayıyla önde kapattık, devreye de 5 sayıyla önde girdik. Ama o kadar kötü bir 3. period oynadık ki (31 - 14) maçın kopma noktası oldu bizim için. Geçen gece KG'ye karşı 22 sayı 8 rebound yapan Pecherov'un da Bucks maçında 2 sayıda kalması inanılır gibi değil. Jefferson'dan yine beklentilerimizin altında verim aldık; henüz 6 maç oynamış olabiliriz ama Rambis'in oyun sisteminin Jefferson'a uymadığından korkmaya başladım, böyle bir şey söylemek için çok erken ve biraz daha bekleyelim bu konuda yorum yapmak için en iyisi. NBA'de 72 sayı attığınız bir maçı kazanmanın ne kadar zor hatta imkansız olduğundan bahsetmemize gerek bile yok sanırım. Bucks'ın sert savunmasına aynı sertlikte yanıt veremedik ve benim beklemediğim bir mağlubiyet aldık. Bucks'ın, son 11 sezonda Target Center'dan 2. kez galip ayrılmasına izin verdik böylece. Bu arada bizim çaylak guardımız Jonny Flynn, onların çaylak guardı Brandon Jennings'i ezdi resmen ve bu sezon yılın çaylağı ödülüne aday olabileceğinin sinyallerini vermeye devam etti ki bu konuda sonuna kadar da güveniyorum Flynn'e açıkçası. Portland maçında görüşmek üzere...

3 Kasım 2009 Salı

Panik Yok


Yazıya Kevin Love ve Corey Brewer'ın kontratlarını 2010-2011 sezonuna kadar uzattığımızla başlayalım ilk önce. Brewer ile 4 yıllık, Love ile ise 3 yıllık opsiyonlu sözleşmemiz vardı zaten ve her iki oyuncu da en azından seneye de takımda olmaya devam edecekler.
En son yazıdan bu yana ilk önce Suns ile sonra da Clippers ile oynadık ve 2 yenilgi aldık ne yazık ki. İlk önce Suns maçıyla başlayalım değerlendirmeye, daha sonra da Clippers'a geçelim o zaman;
Suns'a 120-112 mağlup olduk ama, maçtan sonra coach Rambis'ten tutun da Gomes'a kadar herkes şöyle iyiydik böyle iyiydik diye demeçler verdi basına. Bazı yönleriyle ben de katılıyorum bu iyimser açıklamalara. Al Jefferson yavaş yavaş geri döndüğünün sinyallerini vermeye başladı Suns maçıyla. Big Al inanılmaz bir ilk period oynadı, 21 sayı ürettiği maçın 15 sayısı ilk periodda geldi. 2. ve 3. periodlarda Jefferson suskun kalınca Suns kontrolü ele geçirdi. Bu iki periodda beşer sayılık üstünlük kurdular. Son periodda Jefferson biraz olsun uyandı ama bu bize maçı değil 4. period üstünlüğünü getirdi sadece ve mağlup olduk sonuçta. Corey Brewer'ın bu maçta 19 sayıyla kariyer rekoru kırdığını da hatırlatalım o zaman. Phoenix Suns sezona çok hızlı başladı ve bizim galibiyetle beraber 3-0 oldular. Herkes LA, Boston, Cleveland'dan bahsedince biraz unutuldular gibi sanki ama benim bu seneki sürpriz adayım kesinkle onlar. Neyse biz kendimize dönelim. Grant Hill ve Jason Richardson'ı savunmakta zorluk çekince ve bu iki superstarın sağlam hücum yüzdelerine sürpriz bir isim; pivot Channing Frye'nin de 25 sayılık performansı eklenince pek de istediğimiz manzara oluşmadı maç sonunda. Sonuçta Suns ve Timberwolves arasında çok fazla tecrübe farkı var. Maç sonunda teknik ekibin ve oyuncularımızın ''bir şeyler öğrenmek'' ve ''tecrübe kazanmak'' temalı açıklamalarının yaşandığı bu tarz maçları çok fazla görmeyiz umarım.
Coach Rambis'in eski yuvasına, Staples Center'a gittik bu kez. Sunsla kıyasladığımızda daha dişimize göre olan ve sezona 0-3 ile başlayan Clippers'a son dakikada maçı vermek Suns mağlubiyetine göre çok daha üzücü oldu. Rakipte sezona müthiş başlayan Chris Kaman bizim potaya da 25 sayı bıraktı. Böyle manzaraları gördükçe Kevin Love'ın bir an önce takıma katılmasını gerektiği gerçeğini tekrar tekrar görüyoruz. Son periodda maç tam 8 kez el değiştirdi ve kaybeden 3 sayıyla biz olduk. Bu yenilgiyle 1-3 olduk ve önümüzde Boston maçı var. Galibiyet olursa bu sezonun şimdiye kadar ki kısa bölümünün en büyük sürprizine imza atarız, kaybedecek pek bir şeyimiz yok zaten Boston maçında.

31 Ekim 2009 Cumartesi

Minnesota:87 Cleveland:104

2'de 0 ile başlayan Cavs'a karşı Target Center'da da oynasak galibiyetin çok zor olduğunu biliyorduk hepimiz zaten. Önceki yazıda da galibiyet değil mücadele beklediğimi söylemiştim. Biz yeni yeni yapılanmaya çalışan bir takımken karşımızda gözünü şampiyonluğa dikmiş yıldızlar topluluğu var. Buraya kadar her şey normal. Ama Nets maçıyla başlayan büyük bir sıkıntıyı bu maçta da yaşamak pek hoşuma gitmedi; asist kıtlığı. Evet dün gece de takımda 3'ten fazla asist yapan oyuncumuz yoktu. Maçtan sonra coach Rambis hala birlikte oynamayı öğrendiğimizi ve yol alıcak çok yolumuz olduğunu söyledi. Haksız da sayılmaz. Maçtaki en olumlu şey de çaylak Jonny Flynn'in iyi performansını sürdürmesi oldu. 17 sayı gönderdi ve en skorerimiz oldu. Bu arada saha içi isabet oranımızı mutlaka ama mutlaka daha yükseklere çekmeliyiz. Cavs karşısında %41.92da kaldık sadece. Sonuç olarak beklediğimiz gibi 1-1 olduk. Önümüzdeki maçta görüşmek üzere.

29 Ekim 2009 Perşembe

Oldu Oldu Çok Güzel Oldu !!! Minnesota=95 Nets=93


Ve sezonu New Jersey maçıyla açtık...Damien Wilkins'in son saniye basketiyle de 95-93 aldık maçı...Bu maçta ilerisi adına sezon başında coach Kurt Rambis ile ilgili yazdıklarımı ucundan kıyısından görmek beni çok mutlu etti. Birazdan o konuya gelicem ama önce maçta kim ne yapmış ona bakalım; sakatlıktan yeni çıkan ve beklediğimiz gibi skor bazında yeterli verimi alamadığımız Big Al (9 sayı,4 rebound)'ın yerine fazla sürpriz olmayan bir isim çıktı ön plana; çaylak guardımız Jonny Flyn, 18 sayıyla oynadı ama öyle anlarda geldi ki bu sayılar ancak bu kadar kritik olabilir.
Gerçekten inanılmaz ilginç bir maçla açtık sezonu, şöyle ki bir ara farkı 19'lara kadar çıkaran New Jersey karşısında ilk 3 period sonunda tam 14 farkla gerideydik ama öyle bir son period oynadık ki inanın gözlerim yaşardı izlerken. Geçen sezon sayısız maçın ilk 3 periodunu önde götüren ama son periodlarda bir türlü istediğimiz ritmi tutturamayıp 3-4 farklı skorlarla sayısız maç veren bir takımın taraftarı olarak ne kadar da özlemişim geriden gelip, kusursuz bir son period oynayarak maç kazanmayı anlatamam. (Bu arada bu yazıda biraz zafer sarhoşluğu da var ama olsun o kadar artık = ) İşte son periodda yukarı da da bahsettiğim coach Kurt Rambis'in hırs faktörü girdi devreye ve mücadeleyi asla bırakmadı takım. Sezon öncesi yazımda coach'tan işin bu mücadele kısmını geri getirmesini umduğumu belirtmiştim ve henüz ilk maçta olsa bunu görmek beni çok mutlu etti. Umarım bunu bir maça değilde tüm sezona yayabiliriz.
Bu arada New Jersey'de 1988 doğumlu Brook Lopez'e de 27 sayı attırdık ya hadi neyse maçı kazandık bir şey demiyorum şimdilik. Maçı son periodda çevirdiğimizi söylemek de yanlış olur aslında; son periodun 2. yarısında çevirdik maçı çünkü. Şöyle ki maçın son 6 dakikasında 24-6'lık bir seri yakaladık ve Flynn 18 sayısının 11'ini bu son 6 dakikaya sığdırdı; gerçekten NBA'de bir çaylak sezona ancak bu kadar pozitif başlayabilir. Galibiyetteki bir başka kilit noktanın da New Jersey'in 8'de 0 üçlük atmasının daha doğrusu atamamasının olduğunu hatırlatalım. Bizim de 7/1 attığımız düşünülürse iki takım da dışarıdan evlere şenlik başladılar sazona. New Jersey pek umrumda değil tabii ki ama biz böyle gitmemeliyiz, sadece 1 üç sayı bulabildiğimiz bir maçı onların hiç atamamasıyla kazandık, her rakip bu kadar cömert olmaz diyelim şimdilik. Corey Brever 33 dakikayla en çok süre alan isim oldu bu arada Minnesota 'da. Hücumda aman aman şeyler yapmasa da (7 sayı, 8 rebound) savunmada baya gayretliydi. 4 hücum rebounduyla da takımın bu konudaki lideri olması çabasının göstergesi Brever'ın.
Son olarak da bu maçta gözüme çarpan olumsuzlukları yazalım ve bu yazıyı sonlandıralım; maçta 2 asistten daha fazla asist yapan oyuncumuz yok. Rakipte ise sadece Devin Harris 8 asist yapmış mesela ki normali bu. Burdan çıkarıcağımız ders; hücumda yardımlaşmayı arttırmalıyız. 7'de 1 üçlük olayına yukarıda değindik zaten hiç girmiyorum tekrar o konuya. Tamam bizim oyuncuların da müthiş eforu var ama karşımızda New Jersey değilde daha sağlam bir takım olsa bize geri dönme fırsatını verirler miydi ?
Neyse sonuçta galibiyetle başlamak paha biçilemez. Önümüzde Cleveland maçı var, sezona 2'de 0 ile başladılar ve bize çok fena bilenerek gelicekler. İşimiz çok zor, Nets maçındaki son period mücadelesini daha fazla süreye yayalım bu bizim için yeter, kazanırız veya kazanamayız... Cavs maçı yazısında görüşmek üzere... Az kalsın unutucaktım, alttaki linkte son saniye basketimiz var = )

Damien Wilkins ve New Jersey'e son saniye hediyesi

21 Ekim 2009 Çarşamba

Kabus Sessiz Gelir


1995'te Türkiye'de fırtınalar estiren efsanevi Cartel grubunun en başındaki isimlerden biri olan Kabus Kerim müziksel eylemlere devam ediyor. Bu sefer daha sessiz ve derinden ama en az 1995'teki kadar gerçek gibi geliyor bana yoksa şüphen mi var ?
Kabus Kerim ile kısa bir sohbet imkanı buldum geçenlerde internet üzerinden de olsa ve asıl bombaların 2010'da geleceğini söyledi...Geçen yıllarda kaybettiğimiz efsanevi Detroit'li prodüktör J Dilla'nın ekibiyle çalışmalar devam ediyor şu anda. Detroit meets İstanbul podcast'i yakında piyasada olacak... Sadece hip hop değil elektronikten, funk'a, eski Türk pop soundlarından, başka yerde bulmanızın imkansız olduğu sample'lara kadar çok çeşitli tarzlardan oluşan mixtapelerin olduğu Kabus Kerim'in kendi sayfası alttaki linkte... Stay tuned !!!...

Kabus Kerim's Podcast

20 Ekim 2009 Salı

Bu Sezonun İzlenilesi Yeni Transferleri


NBA'de bu sezon yeni formalarıyla izlemenin ilginç olacağı isimleri paylaşalım o zaman ;

1- Cleveland formasıyla Shaq
2- Lakers formasıyla Artest
3- Memphis formasıyla Iverson
4- Orlando formasıyla Carter
5- 2009 Draft'inde Clippers tarafından 1. sırada seçilen Blake Griffin
6- E hadi son olarak; Toronto formasıyla Hedo...

18 Ekim 2009 Pazar

Hay Kevin Love'ın Kemiği !!


Önceki yazılarda, başarılı bir sezon için ilk şartın sakatlıkların bizden uzak durması olduğundan bahsetmiştik ve ne yazık ki korktuğum şey henüz sezon bile başlamadan geldi başımıza. Önceki gün Chicago ile oynayıp 94 - 90 kaybettiğimiz preseason maçında, rotasyonun en önemli oyuncularından Kevin Love'ın sol el kemiğinde bir kırık meydana geldi ve en az 6 hafta parkeden uzak kalıcak. Tabii bu Love'ı seçen Fantasy Game'ciler için de berbat bir haber...

14 Ekim 2009 Çarşamba

Tyson Fenalarda


Efsane boksör Mike Tyson, Oprah Winfrey'e çok sıkı bir röportaj verdi... Full röportaj alttaki linkte. Evliliklerinden, Holyfield'ın kulağını kıtlatmasına, kızının trajik ölümüne kadar baya bişeylerden bahsetmiş... Fena bunalımlarda gibi görünüyor Tyson. Umarım bu adam delirmez. Aksi halde tüm insanlık için önlenemez problemler yaratabilecek güce hala sahip Iron Tyson.

Tyson Vs. Oprah

13 Ekim 2009 Salı

Pre Season : Raptors: 112 - Timberwolves:97


2. pre season maçımızda Raptors'a mağlup olduk ne yazık ki...Bucks maçından daha zor bir mücadelenin bizi beklediğini yazmıştım, yine de takımın biraz daha sıkı bir direnç göstermesini bekliyordum Raptors'a karşı. Maçta hiç öne geçemedik, ilk period'ta oyunu domine eden taraf Raptors oldu ve 37-14 önde kapattılar ilk periodu. Oyunun henüz başında aldığımız bu 23 sayılık darbeyi de bir türlü bertaraf edemedik. En skorer oyuncumuz Corey Brewer oldu 16 sayıyla ama 4-14 gibi rezalet bir saha içi isabet oranıyla oynadı. Big Al sadece 17 dk. sahada kaldı ve 7-12 ile 14 sayı üretti. Çaylak Flynn de 4-7 isabet oranıyla 14 sayı attı ama yaptığı 5 top kaybı biraz içimizi kararttı. 28 dk. sahada kalan Kevin Love 12 sayı 14 rebound ile double double yaptı. İstatistikler böyleydi T'wolves adına. Raptors'da Hedo dinlendirildi, Chris Bosh ise ilk pre season maçına çıktı, 11 dk. oyunda kaldı ve 9 sayı üretti...
İlk period'ta Minnesota 21'de 6 gibi rezalet bir yüzdeyle oynarken, Toronto maçın başında boş durmadı ve 23-6'lık skor avantajını yakaladı, bir daha da onları yakalayamadık.
Geçen sene pre season'ı 6 galibiyet ve sadece 2 yenilgiyle kapatmıştık. Bu sene Raptors maçından sonra 1-1 olduk. Çok da önemli maçlar değil, o yüzden pre season maçlarını sadece istatistik olarak yazıp kısa tutuyorum ama oyuncuların sezona az bir süre kala form düzeylerini görmek için faydalı maçlar oldukları kesin. Bugun yine Target Center'da Chicago ile oynayacağız, o maçla ilgili yazı da görüşmek üzere...

11 Ekim 2009 Pazar

OBARREY !!!







Marge Simpson, Playboy dergisinin 20. yılına özel pozlar verdi dergiye... 41 yaşında 3 çocuk annesi bir kadın için iyi cesaret...Homer, dergiden 5 yıllık falan bedava donut istemiştir bence bu olaya karşılık...Playboy'un olayla ilgili başlığı da bambaşkaymış; ''The Devil in Marge Simpson''

9 Ekim 2009 Cuma

Mermi İcat Oldu Mertlik Bozuldu: AFRO SAMURAI


Cep telefonlarının, cyborg samuraiların, silahların, en son teknolojik aletlerin ve tabii ki kılıçların kol gezdiği Uzak Doğu'ya hoş geldiniz. Bu sıra dışı, 5 bölümden oluşan Manga serisinin spoiler vermeden olayını anlatalım önce...

Adamımız Afro Samurai, babasını öldüren Justice isimli samurai'ın peşinden intikam için koyulur yollara, ama ne yollar; yarı cyborg samurailar mı ararsınız, oyuncak ayı kafalı samurai mı, yoksa adamlarını cep telefonundan yöneten bir monk mu ? Hepsi ve daha fazlası bu 5 bölümlük manga serisinde üzerine bol kan ve şiddet sosuyla beraber önümüze servis ediliyor...Filmde bir de kafa bandı mevzusu var ki evlere şenlik; Afro Samurai'ın babasını öldüren Justice, 1 numaralı bandı ele geçirir -ki kahramanımızın babasının öldürülme nedeni de bu bant muhabbetidir.- 1 no.lu kafa bandına sahip olmak demek, dünyanın en iyi savaşçısı ünvanını da kazanmak demektir bu alemde, ve 1 no.lu bandın sahibiyle de sadece 2 no.lu bandın sahibi dövüşebilir. Ama 2 no.lu kafa bandının sahibiyle isteyen herkes kapışabilmektedir. Kafa bandı mevzusuna çok da takılmamak lazım, izlerken daha iyi anlayacaksınız zaten muhabbeti...

En başta da söylediğim gibi öykü de aman aman bir durum yok, klasik intikam muhabbeti ama seride öyle bir görsellik var ki manga kültürüyle ilgili her şeyi görmüş geçirmiş fanatikleri bile hiç ummadıkları kadar sıkı bir 125 dk geçirecekler.

Her bölümü 25 dk süren serinin yaratıcısı Takashi Okazaki diye bir abimiz. Okazaki'nin 1999'daki kısa mangasından uyarlanmış Afro Samurai serisi ve kendisi de yapımcı kadrosunda bizzat yer almış. Afro Samurai ile ilgili alışkın olmadığımız bir durumda serinin Japonca değil İngilizce seslendirilmiş olması. Seslendirme kadrosunda Samuel L. Jackson baba çıkıyor karşımıza. Samuel baba 2 karakteri seslendirmiş; Bir tanesi esas oğlanımız Afro, diğeri de Afro'nun yanından ilk 4 bölüm bir an olsun ayrılmayan Afro'nun hayalinde oluşturduğu Ninja Ninja karakteri. Ninja Ninja bugune kadar rastladığım en iyi dizayn edilmiş yan karakterlerden birisi. Kendisi sürekli ot tüttüren, geyikleriyle izleyiciyi yaran ve direk Harlem aksanına (o nasıl bi aksansa artık...) sahip rapper bir zenci. Serinin müziklerinde yine kendi içinde efsane olmuş bir isim var; dünyada milyonlarca dinleyicisi olan, kült statüsüne yükselmiş Wu Tang Clan'in yaratıcısı Rza. Wu Tang'i takip edenler bilir, albümlerinde uzak doğu dövüş kültürlerinden ögelere çok fazla yer verirler ve birinci ilham kaynakları da 60-70 ve 80lerde çekilen kung fu filmleridir. Afro Samurai, Manga kültürünün Hip Hop kültürüyle kesiştiği noktada yer alan bir seri ve ilk bakışta birbirlerine çok uzak gibi duran bu iki farklı kültürü birleştirdiği için bile izlenmeye değer.

Son olarak hikaye ne kadar sıradan olsa da, çizimler, sıra dışı karakterler, seslendirmeler, soundtrack o kadar muhteşem ki izledikten sonra tekrar tekrar izleme isteği uyandırıyor bünyede.
Soundtrack'ten o kadar bahsetmişken buyrun burdan yakın o zaman;

5 Ekim 2009 Pazartesi

Yeni Sezon Taze Umutlar




NBA'de yeni sezonu konuşmak için her ne kadar biraz erken olsa da Minnesota'dan beklentilerimi kısa bir yazıyla paylaşmak istedim...Buyrun T'wolflar = )


Şimdi efendim bilindiği üzere son iki yıldır sadece Al Jefferson'ın eline bakan, rakibe çok fazla hücum rebound'u veren ve zayıf bir kenar yönetime sahip takımdık...Flip Saunders'dan sonra kenar yönetimden bir türlü istediğimiz katkıyı alamamamız ve Kevin Mchale'in yaptığı berbat oyuncu seçimleri yüzünden daha başlamadan biten sezon sayısını söyleyip de moralleri bozmayalım şimdi ve önümüze bakalım. 2009 - 2010 sezonunda neler bekliyor bizi ?


Her şeyden önce bahsetmemiz gereken konu coach değişikliği tabii ki; 80'li yıllarda Lakers'da oynarken yaptığı savunma ile hala hatırlanan, Türkiye doğumlu bir isim; kurt hoca Kurt Rambis geldi takımın başına.Oyunculuk yıllarında savunmada ve reboundlarda gösterdiği insan üstü mücadeleyi takıma alıştırmayı başarırsa T'wolves'u yenmek kesinlikle geçen sezondan daha zor olacaktır.Bunu başarmak kısa zamanda olacak bir iş değil tabii ki. Bu arada Rambis'in 1998-99 sezonunda Lakers'da head coach olduğunu da ekleyelim. Lakers kariyeri pek iç açıcı değil Rambis'in. Head coach olarak kaldığı tek sezonda takım konferans yarı finalinde elenmişti. Kurt Rambis'in lakabı Lakers yıllarında Clark Kent'ti. Taraftarlar maçta taktığı gözlüklere hitaben takmışlardı bu lakabı Rambis'e. Minnesota kariyerinde en büyük dileğimiz gözlükleri çıkarıp Superman pelerinini takması tabii. Rambis'in takıma head coach olduğunu ilk duyduğumda yeni sezon adına umutlanıp sevinmiştim, hala da öyleyim. Coachluk kariyerinde başarıya aç bir isim Rambis. Lakers'taki head coach'luk yıllarında basketbol izleyicilerinin kafasında oluşan soru işaretlerini silmesi için T'wolves yeni bir fırsat ve bunu değerlendirmek için her şeyi yapacaktır diye ümit ediyorum.


Yazının başında da son iki sezondur Al Jefferson'a bağlı bir takım olduğumuzu söylemiştim burda ne yazık ki değişen pek bir şey yok gibi. Hala O olmadan işimiz çok çok zor. Neyse ki sekiz aydır sahalardan uzak olan Big Al, 2 gün önce oynayıp 117-103 kazandığımız ilk pre season maçında Bucks'a karşı 16 dakika sahada kaldı ve 8/6 saha içi isabetiyle 14 sayı kaydetti. Geçen sezonun Al Jefferson olmadan geçen bölümlerini hatırlayıp moralimizi bozmayalım ve bu umut dolu yazıya devan edelim = )


Big Al sadece ilk yarı oynadı ve eski formundan çok uzakta olmadığını kanıtlayan bir performans koydu ortaya ki geçtiğimiz şubattan beri oynadığı ilk resmi maçıydı bu O'nun. Konu açılmışken bu sezon oynadığımız ilk hazırlık maçından bahsedelim biraz. Milwaukee Bucks'tı rakip, en skorer oyuncumuz bu sezon Al Jefferson'a skor bazında en büyük desteği vermesini beklediğim Kevin Love oldu. Sadece 17 dakika sahada kalan Love maçıda 17 sayıyla tamamladı.


Bu maçta en dikkat çekici performans ise rookie oyuncu Jonny Flynn'den geldi; maçı 14 sayı, 7 asist ve sadece 3 top kaybıyla tamamladı rookie guard ve ilerleyen aylarda kendisi adına olumlu beklentilere girebileceğimizin sinyallerini verdi. Twitter hesabındaki bu yazı da kendisinin ne kadar heyecanlı olduğunu gösteriyor = )http://twitter.com/J_Flynn/status/4620542119


Sırp oyuncu Sasha Pavlovic maçı 15 sayıyla tamamladı ve dikkat çeken başka bir isim oldu. Maç boyunca tam 56 kez serbest atış noktasına gitmemiz de ilerisi için iyiye işaret takım adına ki bu serbest atışların 50 tanesini de sayıya çevirdik. Kısacası Rambis dönemi güzel bir galibiyetle başladı. Maçtan sonra gerek coach gerek oyuncular klasik yeni sezonla ilgili iyimser açıklamalar yaptılar ama coach Rambis'in biraz fazla top kaybı yaptığımızı ve şimdilik çözmeye çalıştıkları problemin bu olduğunu hemen söyleyelim. Şimdi önümüzde cuma günü Hedo'nun yeni takımı Raptors ile oynayacağımız maç var. Kısmen daha güçlü bir rakip Raptors. O maçla ilgili yazıyı da burada bulabilirsiniz pazartesi günü.


Tamam şimdi biraz gerçekçi olalım; hala çok genç bir takımız ve bu sene de play off şansımız neredeyse yok denecek kadar az. Ama içeride Big Al ve Love ikilisi pek çok takımın kabusu olabilecek kapasitede bir ikili ve bu sezon sakatlık yaşamassak (ki çok geniş bir kadromuz olmadığı için bu olmassa olmaz kuralımız); geçen seneden çok daha iyi bir galibiyet yüzdesi yakalamamamız için hiç bir sebep yok. Raptors maçından sonra, maçla ve geleceğimizle ilgili yeni bir yazıda görüşmek üzere...